YAZARLAR

Güvenli Bağlanan Çocuk = Özdeğerli Yetişkin = Sevgi dolu Partner = Sağlıklı Aile

„Çocukların savaş tarihlerini ezberlemelerinin önemini hiç anlamış değilim. Düşünce enerjisinin ziyanı gibi geliyor bana. Bunların yerine, onlara şu tür önemli konuları öğretebiliriz: Zihin Nasıl Çalışır, Mali Durumla Nasıl Başedilir, Ekonomik Güvence İçin Nasıl Yatırım Yapılır, Nasıl Anne Baba Olunur, Sağlıklı İlişkiler Nasıl Yaratılır, Özgüven ve Özdeğer Nasıl Kazanılır ve Korunur vb.“ (Louise L. Hay – Düşünce Gücüyle Tedavi)

Merhaba. Bu yazıma her zamankinden farklı başladım. Çünkü okul, dil, göç ve benzer konulardan bahsetmeyeceğim. Bu sefer, biraz daha çocuklarımızın hayata ve ileride insan ilişkilerinde yaşayabilecekleri sorunları önlemenin en temel kavramlarından söz etmek istiyorum.

ähnliche Artikel

İki tip insan vardır: Sorunlardan kaçan ve sorunlarla yüzleşen veya sevgiden kaçan ve sevgiyi alabilen/verebilen. Bu insanların sorunlarla veya sevgiyle karşılaştıklarında neden böyle tepki verdiklerini düşündünüz mü hiç? Muhtemelen sorunlu aile veya daha az sorumluluk verme gibi sebepler başı çeker. Fakat daha derine inmek gerekirse, her şey aslında anne kucağında başlar. Bir çocuğun ileride nasıl bir aile kuracağı, insanlara nasıl tepkiler vereceği, nasıl bir partner olacağı ve ilişkileri nasıl götürebileceği anneyle ilk bağ ile belirlenir ve çocuklukla birlikte şekil alır.

John Bowlby, bağlanma teorisini geliştiren İngiliz bir psikologdur. Bowlby’ye göre, bebeklerin ve çocukların sağlıklı bir gelişim göstermesi için anne ile güvenli bir bağlanma kurmaları gerekir. Bowlby, bağlanma stillerini üç kategoriye ayırır:

1. Güvenli bağlanma: Bebek, annesiyle güvenli bir bağlanma kurar. Anne, bebeğin ihtiyaçlarını karşılamakta tutarlıdır ve bebeğin duygusal ihtiyaçlarına uygun bir şekilde yanıt verir. Bu bebekler, güvenli bir bağlanma temeli sayesinde ileride diğer insanlarla sağlıklı ilişkiler kurma eğilimindedir.

2. Kaygılı-ambivalant bağlanma: Bu bebekler, annelerinin yanında olmaktan endişe duyarlar, ama aynı zamanda annelerine yakın olmak isterler. Anneleri, bazen ihtiyaçlarına yanıt verirken bazen de cevapsız bırakır ve farklı sebeplerden dolayı bir var, bir yoktur. Bu bebekler ileride diğer insanlarla ilişkilerinde sürekli bir endişe ve belirsizlik yaşama eğilimindedir.

3. Kayıtsız-kaçınan bağlanma: Bu bebekler, annelerinin varlığından veya yokluğundan fazla etkilenmezler. Anne çocuğuna ilgisini belli edemez ve bebeğin ihtiyaçlarına yanıt vermekte yetersiz kalır. Çünkü annenin ilgilenmesi gereken başka evlatları veya sorunları olabilir. Bu bebekler, ileride duygusal yakınlıktan kaçınma eğilimindedirler.

Dördüncü bir bağlanma stili de vardır:
4. Korkulu kaçınan bağlanma: Bu stil, sonradan eklenmiştir. Bu bebekler, annelerinin yanında olmaktan korkarlar ama aynı zamanda annelerine yakın olmak isterler. Anneleri, bazen ihtiyaçlarına yanıt verirken bazen de cevapsız bırakır. Bu bebekler ileride diğer insanlarla ilişkilerinde hem kaçınma hem de endişe yaşama eğilimindedirler.
İnsan ilişkilerinin temelinde bu bağlanma stilleri yatmaktadır.

Çocuklara gerekli duygusallığı ve gerekli ilgiyi ve değeri her zaman bariz bir şekilde yeterince göstermemek gibi onların da herhangi bir olayda duygusallık göstermelerini engellemek kaçınan bağlanma stiline kapıyı açabilir. Kaçınan bağlanma stiline sahip kişiler de yetişkinlikte değer gördüklerinde bunu yabancılayabilir ve değer gördüğü bir ortamda rahat hissedemeyebilir, duygularını rahat ifade edemeyebilir, sevgiyi bir türlü alamayabilir ve içselleştiremeyebilir hatta oradan kaçmaya meyilli olabilirler.

Birçok ebeveyn verdiği sevginin karşılığını da çocuklarının hep doğru olmasıyla birlikte beklemektedir. Herhangi bir hatada ilgiyi ve sevgiyi geri çekmek, çocuğun arkasında ve yanında durmamak, kardeşlere tanınan özgürlükleri çocuğa tanımamak ve eşit davranmamak kaygılı bağlanma stiline götürebilir. Bu sefer kişi yetişkinliğinde aldığı sevgiden bir türlü emin olamaz ve gördüğü sevgiyi ve ilgiyi her an kaybedeceğini düşünür.

Bu şekilde yetişen insanlar ileride Türk aile yapısını temsil ederler ve sorunlu aileler ortaya çıkabilir, özellikle yanlış bağlanma haricinde diğer önemli noktalar da göz ardı edildiğinde. Önemli olan yetişkinlikte de kendi bağlanma stilinin farkına varıp bunun üzerine çalışmaktır.

Sonuç olarak, erkek-kız fark etmeksizin çocuklarımıza yeterince (sağlıklı) ilgiyi ve değeri vermek ve güvenli bağı kurmak gerekir. Aksi takdirde yetişkinlikte yaşadıkları insan ilişkilerinde sorunlar yaşayacaklar ve karşılarındaki insanları anlamakta zorlanacaklardır. Sevmek ve sevilmek zor gelecektir, çünkü sevmeyi öğrendiğimiz gibi sevilmeyi ve sevgiyi kabul edebilmeyi de ilk olarak anne ve babamızdan öğreniriz. Aynı şekilde empati yetenekleri yeterince gelişmeyecek ve yanlış tepkiler vereceklerdir. Bununla birlikte, sorun/problem çözme yetenekleri düşük olacak ve birçok konuda istikrar sağlayamayacaklardır. Kaldı ki problem çözme becerisi bir insanın kişilik gelişimi için çok önemlidir. Hem partner rolünde hem de ebeveynlik döneminde insanın en çok ihtiyaç duyacağı şeylerden biri problem çözme becerisi olacaktır. Sorunlar hep ortaya çıkacaktır fakat o problemlerden kaçmak mı yoksa çözmeyi becermek mi? Asıl mesele budur. Çünkü insan alışık olmadığı duygulardan kaçar veya aileden tadını bazen alıp bazen almadığı değer duygusunun hayatında kalıp kalmayacağı konusunda büyük endişelere kapılır. Bu döngüyü kırmak çok basit olmayabilir. Bu döngüyü hiç başlatmamak ve çocuğa ihtiyacı olan ilgiyi, güveni ve değeri vermek en doğrusu olacaktır.

Kendi değerini bilen, değerini hiçbir şeyle ölçmeyen ve ölçülmesine izin vermeyen, dimdik duran, kendisine saygısını yitirmeyen, hatalarından ders çıkarabilen ve kendini tanıyan, aynı şekilde bağlanma stiliyle yaşamayı öğrenebilen ve kendisine olduğu gibi başka hiç kimseye zarar vermeyen özdeğerli bireyler yetiştirebilmek dileğiyle. Çünkü „Biz çocukta özdeğer hissini ne kadar geliştirebilirsek, çocuk dışarıdan biri ona yanlış davrandığında bunun ‚yanlış‘ olduğunu o derece idrak edebilecek ve birinin yanlış davranışından o kadar az yaralanacaktır.“ (Nihan Kaya, İyi Aile Yoktur)

ähnliche Artikel

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert