Gün geçtikçe değişen toplumda eğitim alanında da değişimler meydana gelmekte. Eğitimsel açıdan bir kişiden beklenen beceriler geçtiğimiz yıllarda hatta yüzyıllarda farklı iken şu anda da değişmiş durumda. 21.Yüzyılda bir öğrenciden veya yetişkin bir insandan beklenen becerilerin arasına dil becerileri, matematik becerisi, iletişim becerisi, sosyal beceriler, liderlik gibi yetenekler dahil edilmektedir. Genelde çocukların eğitiminde dil, matematik, fen gibi beceriler ön plandayken, eleştirel düşünce ve problem çözme yeteneği gibi becerilere pek odaklanılmaz.
Peki eleştirel düşünce nedir?
Eleştirel düşünce birini veya bir şeyi eleştirmekten ziyade, bir şey hakkında doğru akıl yürütme ve bir konuya farklı bakış açılarından bakabilme yeteneğidir. İnsan içinde yetiştiği aile ve çevre sayesinde belirli kalıplar ve normlar içinde yetişir. Bu sebepten bir konuyu değerlendirirken genelde yetiştirildiğimiz çerçeve içerisinden bakarız ve bunu farkında olmadan yaparız. Düşüncelerimizi savunurken de argümanlarımızı kendi doğrularımıza göre şekillendiririz doğal olarak. Fakat genelde şu soruları sormayı unuturuz kendimize: Benim doğrularım gerçekten benim doğrularım mı? Benim doğrularımı şekillendiren ne oldu? Bu doğrular gerçekten doğru mu? Kime göre ve neye göre? Benim doğrularım toplumsal normlara göre mi şekillendi? Ve bunda yetiştirilme tarzımın bir etkisi var mı? Bu gibi sorular asıl doğruyu bulmamızda, doğru akıl yürütmekte ve bir şeylere eleştirel bakabilmekte yardımcı olur.
Bir çocuğu yetiştirirken dikkat etmemiz gereken nokta mümkün olduğu kadar çok kalın kalıplar içerisinde yetiştirmemektir. Aksi takdirde çocuk büyüdüğünde ve yetişkin bir birey olduğunda her konuya, toplumsal, dini veya siyasi farketmeksizin, o kalıplar ve çerçeveler içerisinden bakar ve oradan çıkması çok zor olur. Bu noktada inşaa ettiğimiz çerçevelere bir delik bırakmak önemlidir ki çocuk o çerçeveden dışarı bakabilsin. Her toplumsal düşünceyi, her siyasi düşünceyi belirli filtrelerden geçirip doğru bir bilinç oluştursun. Tam olarak bunun için empati yeteneği çok önemlidir. Anlayabilmek, sistemler arası bağıları, farkları, ilişkileri ve nedenlerini iyi gözlemleyebilmek ve „ben karşımdaki bu insanın (insanların) yerinde olsam nasıl davranırdım? Benim savunduğum düşüncenin de benzer davranışları, noktaları var mı?“ diye sorabilmek „doğru“ olana insanı daha çok yakınlaştırır.
„Eleştirel düşünce birini veya bir şeyi eleştirmekten ziyade, bir şey hakkında doğru akıl yürütme ve bir konuya farklı bakış açılarından bakabilme yeteneğidir.“
Genelde yetiştiğimiz kalıplar içinden çıkamayız. Karşı düşünceleri anlayamayız hatta onlara bir öfke duyarız. Bu öfke bizleri kontrolü altına alır, düşüncelerimizi daha farklı şekillendirir, davranışlarımıza yansır. Bu kadar toplumsal sorunun içerisinde her ne kadar zor olsa da, her zaman savunduğum şey şudur: İçinde yetiştiğim normlar, kalıplar veya çerçeveler nasıl olursa olsun bir adım geri at, gözlemle, anlamaya çalış ve en önemlisi yargılama! Öfkenin, kalıpların, normların düşüncelerini kontrol altına almasına izin verme. Büyük resmi gör.
Büyük resmi görebilmenin de ancak eleştirel düşünce ile mümkün olabildiğini biliyoruz. Eleştirel düşünce için ise empati yeteneğinin ve objektif kalabilmenin asıl olduğunu düşünmekteyim. Eğer çocuklara bunları aşılayabilirsek, diğer 21.yüzyıl becerilerini, en azından sosyal becerileri, kültürler arası becerileri veya liderlik gibi becerileri edinebilmeleri daha kolay olacaktır.
„Suçlamak anlamaktan daha kolaydır, anlarsan değişmen gerekir“
Peyami Safa