Bir anda kalabalığın içine daldı K. Elindeki boyu kadar silah ile hiç düşünmeden insanlara ateş açtı. Gözünün gördüğü veya göremediği herkesi yaralamaya çalıştı. Gözlerini öfke ve hırs bürümüştü. K’nın zihni bulanıktı, gözleri ise kördü. Adımları hızlanırken parmakları da tetiğe bir o kadar hızlı basıyordu. İnsanlar ne olduğunu anlayamadan canlarını kurtarabilmek için tüm hızlarıyla uzaklaşmaya çalışıyorlardı. Bir anda sirenler çalmaya başladı. K. olduğu yerde kaldı. Etrafını polisler sardı. Ve K. elindeki düğmeye basıp kendini ve etrafındakileri havaya uçurdu..
Bu hikaye artık hiçbirimize yabancı gelmiyor, maalesef. Belirli aralıklarla dünyanın farklı şehirlerinden K. gibi teröristler kendi yaşamlarını başkalarına zarar verebilme uğruna sona erdiriyorlar. İnsanların nasıl yaşadıkları kadar nasıl öldükleri de önemlidir. Zaten demiyor mu „Nasıl yaşarsan, öyle ölürsün“ diye?
Peki K. gibi insanlar yaşamlarını bu kadar öfke ve hırs ile nasıl dolduruyorlar? Böylesine bir ölümü hiç düşünmeden nasıl göze alıyorlar? İnsan dışı bir ideolojiye körü körüne nasıl hizmet edebiliyorlar? Gelin bir gencin radikalleşme sürecine yakından bakalım.
Radikalleşme sürecini ve sebeplerini anlatmadan önce radikalleşmenin anlamına bakmakta fayda var. Radikalleşmenin tanımı kişilerin aşırı fikirlere dayanarak belirli amaçlara ulaşabilmek için gösterdiği şiddeti meşru görme biçimi ve sürecidir. Kişiler belirli siyasi ve sosyal durumlardan etkilenerek kendilerini farklı bir ideolojik düşünce sisteminin içinde bulabilirler. Bu süreç zamanla geliştiği gibi insanların hem kendilerini algılamalarında hem de dünyaya bakış açılarında ciddi değişiklikleri beraberinde getirebilir.[1]
Radikalleşmeyi tetikleyen unsurlar nelerdir?
Kişiyi radikalleşmeye götüren faktörler değişiklik göstermektedir. Ancak kişisel problemler, ailevi sorunlar ve sosyal medyanın gücü radikalleşme sürecinde büyük rol oynamaktadır. Kimlik ve kişilik sorunları yaşayan insanlar kendilerini bir yere veya bir topluluğa ait hissetmeyi arzularlar. Hayatlarında bir amaç edinemeyen bu bireyler, kendilerini bir boşlukta gibi hissederler. Birçok şeyi sorgulayıp, aslında kendilerini ararlar. Bu durumda aile kişinin kendisini bulmasında destek olmazsa, kişi eksik olan desteği başka insanlarda/topluluklarda arayabilir. Özellikle ailede, okulda veya arkadaş çevresinde büyük sorunlar yaşayan gençlerde bu durum daha fazla gözlemlenmektedir. Ailede sevgi ve ilgiyi bulamayan veya arkadaş çevresinde dışlanan gençlerin kimlik arayışları radikalleşme ile sonuçlanabilir. Çünkü terör örgütlerinin kişileri kendilerine çekebilmek için en büyük silahları „sevgi“ ve „güven“ göstergesidir. Kişi bir aidiyet duygusu hissetmeye başlar, hayatının şekillendiğini hisseder ve kendini içinde bulunduğu boşluktan çıkaran yoldaşlar edinir. Hayatında artık onunla aynı yolda yürüyen insanlar vardır. Ailenin veremediği ilgiyi çoğu zaman bu örgütlerin gösterdiği güven duygusunda bulabilir. Kişinin artık bir hayat amacı vardır.
Sosyal becerileri düşük olan insanların bu tür örgütlere katılma ihtimalleri veya bireysel bir şekilde radikalleşme ihtimalleri daha yüksektir. Pek tabii ailede veya çevrede problemler yaşamayan insanlar da radikalleşebilir. Bunun en büyük etkenlerinden biri İnternet ve Sosyal Medyadır. Günümüzde sosyal medya, her ne kadar önlemler alınmaya çalışılsa da, terör örgütleri tarafından kişilerin radikalleşmeleri amacıyla da kullanılan bir araçtır. İnternete bağımlı hale gelen kişiler, kendilerini örgütlerin videoları veya ideolojik düşüncelerini sundukları platformlarda bulabilirler. Bu noktada ailelerin çocuklarının hangi siteleri ziyaret ettiklerini ve ne tür videolar izlediklerini kontrol etmeleri şarttır.
Radikalleşme süreci nasıl işler?
Araştırmalara göre ilk aşama kişiyi ılımlı yorumlardan ve objektif bakış açısından uzaklaştırmaktır. Örneğin dini istismar eden terör örgütleri kişileri aslı olmayan dini bilgilerle doldurduktan sonra, doğruyu anlatan dini mekanlardan ve kişilerden uzak tutarlar. Bir sonraki adım ise kişiyi önceki hayatından uzaklaştırmaktır. Kişi ailesinden, çevresinden, arkadaşlarından soyutlanır. Buradaki amaç kişinin aklının bulanmaması ve örgüte daha fazla bağlanmasıdır. Ayrıyeten, örgütün dilemediği yayın izlenmez, kitap ve gazete okunmaz duruma gelinir. Böylelikle kişinin kafası karışmaz ve zamanla örgütün dediği her şeye biat eder.
Gençleri nasıl koruyabiliriz?
Radikalleşmeyi önlemek ve gençleri korumak şimdiye kadar yaşadığımız terör olaylarından sonra gözlemlediğimiz gibi tabii ki pek de kolay bir şey değildir. Muhtemelen radikalleşmeyi önlemek, radikalleşme sürecinden daha fazla zaman ve çaba gerektirir. Birleşik Krallık’da gençleri aşırıcılıktan ve şiddetten korumak için bir proje yürütülmüştür. Bu projenin raporunda aşırıcılığı önlemekte dört kilit nokta belirtilmiştir. „Tanınan suçlular ile ilişkinin kesilmesi, pozitif rol modellere yönlendirilmeleri, istikrarlı ilişkiler kurmaları yönünde teşvik edilmeleri, yön değiştirme ve ilişkiler aracılığı ile hayatına yön verme ve öz farkındalığın kazandırılmasına yönelik çalışmaların yapılması.“ [2]
Günümüzde birçok ülkeyi ve insanı etkileyen, fazlasıyla zor ve derin bir konu aşırılık. Maalesef bu kirli ideoloji sebebiyle dünyanın dört bir yanında birçok can yitirdik. Hangi milletten, hangi dinden, hangi kökenden olursa olsun, teröre kurban giden her can insanlık için büyük bir kayıptır. Bundan sonra yapılması gereken şey din ve etnik köken farketmeksizin birlik olmak ve insanlığın önemli olduğunu her fırsatta vurgulamak ve göstermektir. Tıpkı Viyana’da polise ve yaralılara hiç düşünmeden yardım eli uzatan Mikail Özen, Recep Tayyip Gültekin, Osama Joda ve diğer isimlerini unuttuklarım gibi..
[1] Erdem, S. (2016). Cihatçılar. El Kaide ve İşid’e Katılanların Hikayesi. İstanbul: Yakın Plan Yayınları.
[2] Demirden, A. & Gunn, A. (2019). Radikalleşmenin Önlenmesi & Terörizm Olgusu. Çalıştay Raporu. Ankara: Polis Akademisi Yayınları.