AVUSTURYAEĞİTİMGENÇLİKYAZARLAR

Aile Dil Politikası

Avusturya’da yaşayan göç kökenli çocukların eğitim dilinde zorlandıkları sıkça medyada manşetlere taşınmakta; bu durum ise çoğu zaman hem çocukların hem de velilerin bireysel yetersizlikleriyle açıklanmakta, yapısal sorunlar ise göz ardı edilmektedir. Aile içinde ana dil kullanımının yoğunluğunun Almanca gelişimini engellediği yönündeki inançlar, bu tür haberler nedeniyle daha da hızlı yayılmaktadır. Oysa bir dilin varlığı, başka bir dilin gelişimini engellemediği gibi, aynı dilin gelişimini diğer dili yasaklayarak da destekleyemeyiz. Ancak yapısal sorunlara ek olarak, aile içinde uygulanan dil politikaları da çocukların dil repertuarlarının gelişimini etkileyen önemli bir unsurdur.

Aile Dil Politikası Nedir?
Aile Dil Politikası (Family Language Policy) çalışmalarının odak noktası, aile bireyleri arasındaki dil kullanımını incelemektir. Bu kurama göre, aile içindeki dil politikası üç temel bileşenden oluşur: ideoloji, uygulama ve yönetim. İdeoloji, özellikle göç bağlamında, azınlık ve çoğunluk dillerine yönelik inançları ifade eder. Uygulama, bu inançlara uygun olarak ailelerin günlük yaşamda dili nasıl kullandığını, yönetim ise bu kullanımı yönlendirmeye yönelik kasıtlı çabaları tanımlar.

Ebeveynlerin çocuklarına yönelik dil anlayışları ve uygulamaları, çocukların hem ana dillerine yönelik tutumlarını hem de iki dilli gelişimlerini belirlemede önemli bir rol oynar. Aile içindeki dil tercihleri, ebeveynlerin kendi dil yeterliliklerine, güçlü oldukları dili kullanmanın getirdiği kolaylığa ve sosyal çevrelerinin beklentilerine göre şekillenir. Çocukların iki dilli olmalarında ebeveynin sağladığı dil girdisi belirleyicidir. Bu girdiler sadece ebeveynlerden değil, diğer aile bireylerinden ve yakın çevredeki kişilerden de gelebilir. Ancak çocuklar sosyal çevreyle temas ettikçe evdeki dil uygulamalarına direnç gösterebilir ve çoğunluk toplumun diline yönelme eğilimi gösterebilirler. Aynı şekilde, ailenin sosyo-ekonomik durumu da dil kullanımı ve dil politikaları üzerinde etkili olabilir. Yüksek gelirli ve eğitimli aileler, hem maddi kaynaklara hem de bilgiye daha kolay ulaştıkları için hem azınlık dilini hem de çoğunluk dilini yaşatma konusunda daha başarılı olabilirler.

Bu bağlamda, veliler aile içi dil politikalarının çocukların dil gelişimi üzerindeki etkisinin farkında olmalı; ideolojilerini, uygulamalarını ve aile içi dil yönetimini sorgulamalıdır. Her ne kadar sistemsel anlamda yeterli destek sağlanmasa da, çocukların yaşadığı dil gelişim sorunlarını yalnızca eğitim sisteminin bir sonucu olarak görmek yeterli değildir. Bu durum, sistemin yetersizlikleriyle ailelerin yetersizliklerinin birbirini beslediği bir kısır döngü haline gelebilir. Bazı öğretmenlerin ailelere evde çoğunluk dilini konuşmalarını tavsiye etmesi de bu döngüyü etkileyebilir. Buna rağmen, yukarıdan gelen desteğin eksikliği, aşağıdan gelen bireysel ve topluluk temelli inisiyatifleri tetikleyebilir.

Avusturya’da okullarda Türkçe eğitimi, veliler talep ettiği ve yeterli sayıda öğrenci başvurduğu sürece verilmektedir. Türkçe sınıflarının açılabilmesi için en az 12 öğrencinin bir araya gelmesi ve velilerin yazılı onayı gerekmektedir. Ancak bazı okullarda yeterli sayıya ulaşılmasına rağmen, veliler gerekli başvuruları yapmadığı için sınıflar açılamamaktadır. Türkçe derslerinin hâlâ resmi olarak kaldırılmamış olması, Türkçenin itibarı ve değerinin korunması açısından önemli bir fırsattır. Ancak bu imkanlar kullanılmadığı sürece, Türkçe olması gerektiği gibi gelecek nesillere aktarılamaz.

Nitekim, Türkiye kökenli bireylerin öncülüğünde başlatılan çeşitli Türkçe öğretim programları mevcuttur. Yunus Emre Enstitüsü gibi ulusal düzeyde faaliyet gösteren kurumların yanı sıra, yerel vakıflar ve camilerde yürütülen kurslar da bu çabalara örnek olarak gösterilebilir.

ähnliche Artikel

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert