EĞİTİMYAZARLAR

Aile Bağları

Bugün; dışarıda alacalı renkleri kadar güzel bitkilerin uyandığı, türlü kokuların, sevdalı yüreklere muştulandığı bir ilkbahar havası var. İnsanlık ateşle, yoklukla, kanla ve can güvenliği ile sınandığı, zor bir dönemden geçiyor. Milletimiz fırtına içinde sessizliğini korumaya, mazlumun yanında olmaya, zalimin karşısında umut olmaya çalışıyor. Bu şartlar altında uzaklara dalıyor; bir an insanlığı bekleyen geleceğin hülyalarını, daha doğrusu suç ve günahlarını oluşturan malihülyalarını düşünüyorum. Sizinle neyi paylaşayım derken de daha önce bir yerlerde yayımladığım ve insanların dayanışmasını, aile olmanın önemini anlatan notlarımı gözden geçirip paylaşmaya karar veriyorum. Biliyorum ki aile sadece benim için değil, hepimiz için her daim kutsal, her daim vaz geçilmezdir.

Toplumun çekirdeğini oluşturan huzurlu bir aile ortamında büyüyen çocuklar özgüvenlerini ailenin önemini ve aile olmanın değerini hissederek pekiştirir. Aile bir öğün yemek yerken bile hayatı paylaşmaya ve yaşanmışlıklardan dersler çıkarılan anlamlı birliktelikler oluşturmaya, kişiye yaşama sevinci vermeye yarar. Sağlam aileler toplumsal dayanışma konusunda da toplumun ayakta kalmasını sağlar; dini, milli ve insani değerlerin kuşaktan kuşağa aktarılmasına aracılık eder. Sağlam toplumları sağlam aileler inşa eder.

Aile bağları kuvvetli olan bir millet olumsuz dış etkenlere karşı da güçlü olur. Aile içi bağlar ne kadar güçlü olursa, aileyi oluşturan kişiler de zor zamanlarda o kadar güçlü olur. İnsan aile içinde kendini bağımsız, özgür hissederken yalnız olmadığını da bilir. O kadar ki zor zamanlarında kendini ait hissettiği, güvendiği birilerinin olduğuna inanır, onlara güvenir. Bu güven duygusu varlığında kıymeti bilinmeyen, yokluğunda ise bıraktığı boşluğa dayanılması zor olan aile bireyine duyulan güvenden kaynaklanır.

Gençler arasında “Seni seven bir ailen varsa korkma” denir. Sevginin en güçlü hali ailede vücut bulur ama aile olmanın da olmazsa olmaz kuralları vardır. Bunlardan ilki saygı, ikincisi de koşulsuz sevgidir. Türk aile yapısında saygı aşağıdan yukarıya bir hiyerarşi gösterirken, saygı gösteren de sevilir. Bu saygı ve sevgi ilişkisi kişilerin aile içindeki konumlarını göstermekle birlikte, kişilerin aile içinde var olmasıyla daha da anlam kazanır.

Bir diğer husus ise aile bireyleri arasındaki ilişkinin iletişim şeklidir. İletişimde aile bireyleri birbirine açık davranır. Bu açıklık samimiyet ve anlama çabası ile kendini gösterir. Aileyi oluşturan herkes kendini ifade etme hakkına sahipken, aileyi oluşturan bireylerin kendini ifade etmek isteyeni gerçekten anlama niyetiyle dinlemesi, anlatanın da düşüncelerini sansürlemeden, özgürce ifade edebilmesi; bütün bunları yaparken de kendini aile içinde güvende hissedebilmesi gerekir.

Aile içi ilişkilerde eşitlik ve hakkaniyet ilkesi göz ardı edilmemelidir. Eşitlik; öncelikle zaman ile paranın ekonomik ve verimli kullanılması, ailenin sahip olduğu fırsatların eşit değerlendirilmesi, kişilere eşit şekilde kullandırılması anlamına gelir. Hakkaniyet ise hakkın sahibine teslim edilmesidir; yani aile içinde bireylerin kişisel haklarının kullanımında adaletli davranılması kaçınılmazdır.

Aile içinde işbölümü deyince, sorumluluk ilkesi anlaşılır. Herkesin kendi rolüne uygun şekilde üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi uygun olandır. Okula gitmek, ödev yapmak, evin yemeğini pişirmek, evin temizliğini yapmak, aileye gelir sağlamak, geçimini temin etmek gibi sorumlulukların paylaşılması, rollerin benimsenmesi, içselleştirilmesi ve daha da önemlisi kişilerin kendi varlıklarının farkına varması ve kendini bu yolla gerçekleştirmesi, rollerini benimsemesidir. Böylece aile bireyleri arasında hizmet eden veya hizmet alan duygusu oluşturulmamalı; paylaşımcı olmalıdır. Bu paylaşımcılık; kazanımların hakça paylaşılması, insanların bir yandan birbirlerinin kişilik haklarına saygı göstermesi, öte yandan birbirlerinin lehine olmak üzere bazı kişisel haklarından vaz geçebilecek etik anlayışa sahip olmasıdır. Kimse kimsenin mecburi istikameti, kimse de kimsenin çıkmaz sokağı değildir.

Sıcak yaz gününde hararetten içi yanan insan içini rahatlatacak serin bir su arar. Yolda yürürken gölgesinde dinleneceği bir çınar… O çınar bazen baba, bazen anne, bazen kardeştir. Bunlar yoksa yakın arkadaştır. Aileyi oluşturan bireyler bir arada mutlu olmalı ve gerek kendi kişisel alanlarında gerekse bütün aileyi ilgilendiren durumlarda karar verme ve verilen kararlara katılma hakkını kullanmalıdır. Bu da karşı karşıya kalınan sorunların birlikte değerlendirilerek çözümlenebilmesi için istişare edilmesi, karşılıklı fikir alış verişi yapılmasını, aile içi dayanışmayı gerektirir. Napoleon Bonaparte’ın dediği gibi “İnsanın evi, gönlünün bağlı olduğu yerdir.”

Toplumun özünü oluşturan ailenin bireyleri dünyevi kazanımlarını paylaşır. Bu paylaşıma maddi varlıklar, şöhretler, statüler, toplumsal konumlar dâhildir; bütün aile bireyleri tarafından paylaşılır ve bu özellikler aile bireylerine ve değerlerine katkı sağlar. Bir baba evladına iş ve aş sağlamaya çalışırken, evlat babasının imkânlarını değerlendirirken, bunları kendine yük olarak görmez. Paylaşmak; sadece bir malı değil, duyguları da kapsar. Zorlukları aşmak, acılara dayanmak paylaşmakla mümkündür. Bizim kültürümüzde paylaşmak; huzurdur, cömertliktir, yardımseverliktir, kardeşliktir. Sağ elin verdiğini sol elin görmemesi, sağ kulağın duyduğunu sol kulağın bilmemesidir. Paylaşmak; berekettir.

Wilhelm Stekel’in ifadesi ile “Aile, her türlü iyilik ve kötülüğün öğretildiği bir okuldur.” Aile bireylerini birbirlerine yaklaştıran bir diğer husus da toplumun manevi kazanımları olan inanç ve ahlâkî değerlere bağlılıktan doğan dayanışma gücüdür. Ailenin karşılaştığı olağan dışı durumlarda sabırlı ve bilinçli davranması, ölüme tevekkül ile yaklaşması, yaratılışı yaratanın insanlığa sunduğu yenilenme imkânı olarak görmesi, yaratan ilahi güce bakışı; ailenin kriz anlarında bir arada kalmasında, sıkıntılı ve acılı anlarda yaşanan duygu yoğunluğunun dağıtılmasında, teselliyi bulmasında belirleyici olur. Huzuru ve teselliyi aile dışında aramak, ailenin ortadan kalkmasına, dağılmasına neden olur.

Toplumsal ve sosyal hayatın evrilmesiyle birlikte aile modelleri de değişti ve çekirdek aile dediğimiz ebeveyn ve çocuklardan oluşan aile modelleri oluştu. Çekirdek ailenin ebeveynleri, anne ve babaları, kendi yaşam felsefesini, değerlerini ve ailenin sınırlılıklarını birlikte belirlemeli ve bunları çocukları ile açıkça paylaşmalı; kendi ilişkilerinde de bu değerlere uygun hareket etmelidir. Bir babanın çocuğuna vereceği en güzel hediye, onun annesini sevmek olurken en mükemmel kadın da J. Wolfgang von Goethe’nin deyişiyle “çocuklarına; babalarının yokluğunda baba olabilecek olgunluğa sahip olandır. Peki, çocukların ebeveynlerine karşı görev ve sorumlulukları yok mu? Baba her şeye muktedir mi yahut mecbur mu? Elbette… Evlat olmanın sorumluluklarını bir başka yazının konusu yapalım.

Bitirirken şunun altını çizelim ki aile bir çatı altında barınan, günlük ihtiyaçlarını karşılayan, birlikte hayat geçiren insanlar topluluğu değil, o çatı altında hayatı paylaşan insanlardan oluşur. Vatanımız için kan, arkadaşımız için gözyaşı dökebiliriz; ama aile olabilmek için ter dökmemiz, emek harcamamız gerektiğini unuturuz. Kurulan yuvada kadın şefkatin ve güzelliğin, erkek de doğruluk ve Hakk’ın temsilcisi olursa, o evde huzur ve mutluluk olur. Maneviyatın, sevgi, saygı ve güvenin olmadığı yerde; zalimlerin çarkı, cahillerin çalışmayan kafalarıyla dönerken saygının yerini hakaret, sevginin yerini nefret, güvenin yerini ihanet alır. Siz siz olun; erdemli (doğru olanı yapıp yanlıştan sakınan), düzgün karakterli, adaletli olun.

Gün gelip, ölümün ne kadar yakın olduğunu fark ettiğinizde anlaşmazlıklarınızı unutup yaralarınızı sarmaya çalışın. Birbirinizi öyle sevin ki sizi kaybetmek bir yana, incitmekten bile korkan, birbirine güçlü sevgi bağları ile bağlı güzel bir ailede huzur ve mutluluk bulun. İyi günde sevinci, zor günde üzüntüyü, ihtiyaç anında da derdi, tasayı paylaşacak ailenize sahip çıkın. Doğan Cüceloğlu’nun anlattığı ve her bir kelimesinde insanlık, sabır ve değerbilirlik örneği barındıran hikâyedeki “yaşlı, kör eşeği” unutmayın ve onlara olan yükümlülüklerinizi ihmal etmeyin.

Paylaşmanın mutluluğu, sevgilerin en güzeli sizinle olsun.

Not: Bu yazının ilk hali Post Aktüel Gazetesi Ocak 2021 sayısında Aile Değerleri başlığıyla yayımlanmıştır.

 

ähnliche Artikel

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert