Argo Kullanımı
Türkçede küfürlü sevgi, övgü ifadelerimiz vardır. Görünüşte çok masum gelen, üzerinde düşününce de derin anlamlar içeren kelimeleri bir çırpıda söyleyiveririz. Kızdığımızda, birini sevdiğimizde veya bir kimseye iltifat mahiyetinde imada bulunduğumuzda „hınzır“ sözü ağzımızdan dökülüverir. „Sen ne hınzırsın!“ deriz. Yahut „O ne hınzır!“ diye kinaye yaparız da kimse alınmaz, hatta dinleyenler gülüverir. Buna mukabil, birine „domuz yavrusu“ dersek, ortam gerilir ve kullandığımız kelimenin anlamı gerçeğe evrilir, ilişkiler başka bir mecraya taşınır. Kullanılan dil masum olmaktan çıkar.
Dilin belli bir toplumsal grup, kültürel çevre veya alt kültür içinde, genellikle resmi dil kullanımı dışında kalan ve çoğu zaman gündelik hayatın ilişkileri içinde seyreden bir iletişim biçimi vardır ki bu iletişim bağlamında kullanılan dile „argo“ denir. Argo; resmi olmayan, kimi zaman kaba, mizahi veya eleştirel anlamlar taşıyan kelime ve ifadelerden oluşur. Bu dil genellikle gençler, işçi sınıfı, alt kültürler veya belli toplumsal ve sosyal grupları (asker, öğrenci, artist vd.) içinde kullanılsa da toplumun hemen her kesiminde az veya çok argo ifadelerin kullanıldığı görülür.
Argonun temelinde gizlilik vardır ve kullanılan ifadeler yazıya geçtiğinde, bu gizlilik artık ortadan kalkar. Argo kullanımında kullanıcının durumuna ve dilin kullanıldığı bağlama göre altı ana unsur dikkati çeker. Bunlar; toplumsal ve kültürel aidiyet belirtme, resmi dile karşı seçenek oluşturma, mizah ve eleştiri/hiciv aracı, tabu sayılan kaba sözler, dilsel evrim, dilin kullanımında ortaya çıkan yerel ve bölgesel farklardır.
Bu yazıda, ilk izlerine Türkçenin ilk sözlüğü olan ve 11. Yüzyılda yaşamış ilk Türk dilbilimcisi sayılan Karahanlı Kaşgarlı Mahmud (Mahmud bin Hüseyin bin Muhammed el-Kaşgarlı – 398-1008) tarafından yazılan Divan-ı Lügat-it Türk adlı sözlükte gördüğümüz argonun, günümüzde ve özellikle günlük hayatta yaygın olarak kullanılan kimi masum örnekleri hakkında bilgi verilmeye çalışılacaktır.
Aslında, umumhâne işleten kimseler için kullanılan kerhâneci kelimesi, argoda bir kimseye küfür etmek için keranacı şekline kullanılsa da yaramazlık yapan, akıllı, haylaz çocuklar için de sevgi sözü olarak kullanılmaktadır. Kelimenin kökenine bakıldığında bitişik bir kelime olduğu, kökünün kötü, pis anlamlarına gelen kerh kelimesi olduğu görülür. Kötülük, pislik yapılan yer anlamını karşılamak için de hane ile birleştirilmiş, kerh+hane şekline sokulmuştur; tıpkı hasta bakımevi „hasta+hane“ gibi. Yalnız her iki kelimede de birleşmeden dolayı ünsüz düşmesi olup biri kerhâne diğeri hastane şekline dönüşmüştür. Kelimenin Azerbaycan Türkçesinde ticarethane anlamında kullanılan kârhane ile karıştırılmaması uygun olacaktır.
Farsça kökenli olan gidi kelimesi aslında, „deyyus, karısının ya da kendisine çok yakın bir kadının namussuzluğuna, erkeklerle düşüp kalkmasına göz yuman, aldırmayan, iffetsizliğine göz yuman kimse“ için sövgü olarak kullanılmaktaysa da sıklıkla sevgi sözü olarak „Seni gidi seni!“ şeklinde de kullanılır.
Kayseri’de ve çevresinde yaramaz çocuklara bılız dendiği söylenir. Bu kelime Ermenice kökenli olup, küçük çocuklar için kullanılırken; zamanla çıraklar için de kullanılır olmuştur. Argoda ise kendisi yetişkin olmasına rağmen ruhen çocuk kalan kişiler için kullanılmaktadır.
Eskiden insanı canından bezdiren kişilere bazen hırsla, bazen sövgüyle veled-i zina denirmiş. Bu kelime de aslında evlilik dışı ilişkiden dünyaya gelen gayr-ı meşru (piç) çocuklar için kullanılırmış ve burada anlam güzellemesi yapılmış örtük anlatım tercih edilmiş. Bu kelimeyi kullanmak için fazla bonkör davranmamak gerekir. „İslam kolaylıklar dinidir“ deyip, „günahkar kullar“ için, yani kadınla erkeğin nikahsız birlikteliği için farklı tanımlamalar kullanılmıştır. Bu birlikteliklerin adına bazen „misyar“, bazen „misfar“, bazen „mesyap“ demişler. Olmadı konuyu „mut’a“ ya bağlamışlar.
Dilimize Yunanca’dan geçmiş bir kelime olan kerata da oldukça masum görünen bir kullanım şekline sahiptir. Keratin; Yunanca boynuz anlamına gelen kerato kelimesinin çoğul biçimidir. Aynı zamanda zina anlamı da içeren „şeytan, karısını satan, boynuzlu kişi“ anlamına gelir. Türkçede ise üç ayrı bağlamda kullanılmaktadır. Bunlardan ilki, toplumda yaygın olarak kullanılan „ayakkabı çekeceği“ olup; ikinci anlamı ise argoda „karısı tarafından aldatılan erkek“ demektir. Kereta sözü çocuk ve gençler için kullanılan bir sevgi sözü olarak da dikkati çekmekte, bu kullanım da kimseyi rahatsız etmemektedir.
Kerata kelimesinin kökeni ile ilgili olarak ileri sürülen bir diğer görüş de kelimenin Farsça Türkçe karışımı olduğu şeklindedir. Ker+ata, yani eşşek; ata da baba anlamına gelirken „eşek oğlu eşşek“ şeklinde kullanılan bir küfüre dönüşmektedir ki bu kullanım kimi yörelerde „eşşoğlu eşşek“ diye sevgi sözüne bile dönmüştür. Hani „eşşek sıpası“ ifadesinde olduğu gibi. Çocukları sıpa diye de seni maymun seni diye de sevenler olmaktadır. Bazı aile büyüklerinin de çocuklara „nazar değmesin“ düşüncesiyle „seni çirkin seni“ diye sevmesi gibi.
Kıbrıs’ta kullanılan Türkçede çocukları bastard veya bastarda diye sevenlerin olduğu görülür. Bu günlük hayatın doğal akışı içinde son derece olağan karşılanır. Kimse de çocuğuma „veled-i zina“ dediler diye alınganlık göstermez. Çünkü bu ifade adada Osmanlılardan önce hüküm süren Venediklilere kadar geri giden bir kullanıma sahiptir ve artık günümüzde anlambilimde kelimelerin anlam güzelleşmesi dediğimiz hadiseye bağlı olarak kullanılmaktadır.
Dilde argo kullanımını abartmamak ve kelimeleri sözün ötesini de düşünürek kullanmak gerekir. Argonun olumsuz özellikleri, tehlikeli yönleri de mevcuttur.
- Argo kullanımı toplumun bazı kesimleri tarafından kaba, uygunsuz veya saygısız bir davranış olarak değerlendirilebilir.
- Yanlış ve uygunsuz bir bağlamda/ortamda kullanıldığında sorunlara neden olabilir.
- Argo kullanımı iletişimde algılama ve anlama sorunlarına yol açabilir. Bu da resmi veya özel yazışmalarda sorunlar yaşanmasına neden olabilir.
Sonuç olarak; kullanılan kelimelere yüklenilen anlamlar ve kelimelerin şifreli bir şekilde kullanımları toplumsal ve kültürel bağlamda önemlidir. Türk dil ve sözlük bilimcisi Ferit Devellioğlu (1906-1985)’nun deyimiyle, „Konuşma dilinde argoyu hakir görmek, dilin sadece soysuzlaşmış bir bozutusu saymak doğru olmaz“ Argo; insanlar arasında özgün, şifreli, kapalı bir iletişim imkanı sağlar. Bununla birlikte resmi veya ciddi ortamlarda argo kullanılmaması gereken, kullanıldığında da ölçülü olunması gereken bir dil formudur.
Argo ile ilgili bazı kaynaklar:
Aktunç, Hulki (2019). Büyük Argo Sözlüğü (Tanıklarıyla). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. ISBN: 9789753638647
Bingölçe, Filiz (2000). Kadın Argosu Sözlüğü. İstanbul: Metis Yayınları Kadın Araştırmaları Dizisi: 13.
Bingölçe, Filiz (2011). (Tanıklarıyla) Osmanlı Argosu Sözlüğü. Ankara: AltÜst. ISBN: 978-605-87416-1-4
Devellioğlu, Ferit (2010). Türk Argosu: Genel İnceleme ve Sözlük. 7. Basım. Ankara: Aydın Kitabevi Yayınları (İlk Baskı: İstanbul: İbrahim Horoz Basımevi – 1945).
Gürsoy-Naskalı, Emine ve Sağol, Gülden (Yay.). (2002). Türk Kültüründe Argo. Haarlem, Hollanda: URL: https://url1.io/pmSpp, ISBN: 90-804409-9-X