Toplumumuzda bir öğrencinin derslerinden yüksek not alması, sınıfını yüksek notlarla geçmesi, üst eğitim basamakları için yapılan yarışma veya sıralama sınavlarında yüksek bir puan elde ederek önceden belirlenen hedeflere ulaşması başarı olarak değerlendirilmektedir. Oysa okul başarısı hayattaki başarı için tek ölçüt olarak görülmemelidir. Asıl başarı, öğrenilen veya edinilen bilginin hayata aktarılabilmesi ve olumlu sonuç alınmasıyla ilişkilidir. Bu yazıda başarıyı etkileyen unsurların bir kısmı anlatılacaktır.
Öncelikle öğrencilerin iyi bir başarı çizgisine ulaşabilmesi için, çocuğun okula gitmeden önce gideceği okulu farklı özellikleri ile tanıması, okul açılıp derslere başlandıktan sonra da her gün işlenecek konular hakkında ön bilgi edinilmesi ve bu yolla öğrenmeye hazır olarak okula gidilmesi, okul dönüşünde de elde edilen günlük kazanımların kısa bir tekrarının yapılması tavsiye edilmektedir. Bu süreçte öğrenciler için ilave ödev verilmesine de gerek kalmamaktadır. Okuldan verilen ödevler de aslında günün tekrarı ve öğrenilen bilginin kalıcı olmasını sağlamaya yöneliktir.
Öğrencilerin bir kısmının devam ettiği okul türünde arzu edilen başarıya ulaşamadığı, karne notlarının akranlarına göre daha düşük olması nedeniyle eğitimlerine devam etmedikleri görülüyor. Bu öğrencilerin meslek eğitimine başladıktan sonra çıraklık, kalfalık ve nihayetinde ustalık derecelerinden birini bile almadan eğitimlerine son verdikleri de gözlenebiliyor.
Bu süreçte belirleyici olan birinci faktör veli, ikinci önemli faktör öğretmendir. Mesleğini seven, öğrencisine bir şeyler öğretmek için gayret sarf eden, kendisini sürekli yenileyen, işini ve öğrencilerini seven ve mesleğine adanmışlıkla çalışan bir öğretmen, aynı zamanda öğrencileri için de iyi bir rol model olur ve öğrenciler de öğretmeninin desteğini almak, onun gözüne girebilmek için daha çok çaba gösterir.
Öğrencilerin düşük başarılarının altında öncelikle öğrencilerin öğrenme güçlüğü aranır. Bu süreçte öğretme güçlüğü çeken öğretmen ve çocuğu ile ilgilenmeyen veli de hesaba katılmalıdır. Sorunların önüne geçilmesi amacıyla okul psikoloğu veya okuldaki rehber öğretmenle ve öğrencinin ders aldığı öğretmenle işbirliği yapılmasında yarar vardır. Okul profesyonellerinin, yani ister sınıf isterse alan öğretmeni, rehber veya okul psikoloğu olsun, her birinin aynı zamanda iyi birer öğretmen olması beklenir. Okulda öğretmen, okul idaresi ve veli arasında yakın işbirliği sağlanabilirse, eğitimdeki düşük başarının kaynaklarının tespit edilmesi ve zamanında tedbir alınması kolaylaşır.
Öğrencilerin performans düşüklüğünün kaynağı dört temel noktada aranmalıdır. Bunlar;
1. Bireysel sorunlar: Burada öğrencinin öğrenme sorunları, dil bariyerleri, öğrenme güçlükleri, duygusal bozukluklar sıralanabilir. Ayrıca öğrenciye okulunu, öğretmenini, dersleri, eğitim faaliyetlerini sevdirmek; eğitimin önemini anlatmak gerekir.
2. Sosyal faktörler: Evde stres ya da uygun yaşam alanı bulamayan, anne ve babasının sevgisini, ilgisini ve desteğini hissetmeyen, evde katı disiplin altında, psikolojik baskılar gören, huzurlu ve mutlu bir aile ortamı olmayan çocukların başarısızlıklarında sayılan hususlar önemli birer etken olarak değerlendirilmelidir.
3. Etiketleme: Sınıfta öğrencinin akranları arasında ayrıştırılması, kendisine “aptal” gibi yakıştırmalar yapılması, türlü anlamlara gelen lakaplar takılması da öğrencinin kendini değersiz hissetmesine ve okul başarısının düşmesine neden olabilir. Buna kısaca okul ya da akran zorbalığı da ilave edilebilir.Bu zorbalık, fiziksel şiddet ve tehditten başlayarak hemen dikkat çekmeyen ama öğrencilerin duygusal travmalar yaşamasına neden olan sözlü tacizlere, ayrımcılığa ve dışlanmaya kadar çeşitlilik gösterebilir. Bu olumsuzluklardan etkilenenler bireyler olmasına rağmen, bu bireylerin psikolojik olarak taşımakta güçlük çekeceği grup içi özdeşleşme gibi sosyal ve psikolojik faktörler tarafından desteklenirse, sorun bireysel olmaktan çıkıp kurumsal bir hüviyete dönüşür. Türkiye kökenli öğrencilerin okulda kimi derslerde Türkiye karşıtı konularla yüz yüze bırakılması da sorunu bireysel veya kurumsal olmaktan çıkarıp eğitim politikalarına kadar uzanan bir dizi sorun yumağına dönüştürür.
4. Toplumsal faktörler: Bu bağlamda öğrencinin yaşadığı toplumsal ve sosyal çevreyle ilgili faktörler dikkate alınmalıdır. Bazı ailelerde çocuğun cinsiyet ayrımına tabi tutulması, bazı sosyal ortamlarda ırkçılık ve sosyal ayrımcılığa maruz kalınması öğrencinin okul başarısını olumsuz yönde etkileyebilir. Öğrencilerin ayrımcılığa maruz kaldıkları dönemlerde veli, okul psikoloğu ve okul yönetimi bu konuyu birlikte ele almalı; uygun bir çözüm üretmeye çalışmalıdır. Eğitim hizmetlerinin aksayan zincirlerinde veliler okul idaresi ile işbirliği imkânı bulamadıkları durumlarda hukuk desteği alabilirler ve öğrencilerin okul başarısının istendik düzeyden daha düşük olmasının önüne geçebilirler.
Öğretmen, veli ve uzman işbirliğinde öğrencinin özel gereksinimlerinin belirlenmesi, değerlendirilmesi ve elde edilen çıktıların yardımı ile ortaya koyulan olumsuzluklar ile baş edilebilmesi için uygun yöntem ve tekniklerin önerilmesi, hayata geçirilmesi mümkün olabilir. Bu yolla kendini okulda yabancı hisseden öğrencinin gerek dil engelinin kaldırılması gerekse sosyal çevreye uyum sağlamasının yolu açılabilir. Buna ek olarak yukarıda sözü edilen diğer hususların ortadan kaldırılmasına yönelik çabalarla “sıcak öğrenme ortamları” oluşturulabilir. Ortak çalışmalar fiziksel engeli olan çocukların okuldaki yaşantısını kolaylaştırıcı tedbirler alınmasına da yardımcı olur. Zihinsel engeli olan veya disleksi vb. gibi nedenlerden dolayı öğrenme güçlüğü çeken çocukların durumlarının tespit edilmesi, üstün yetenekli çocukların yaşıtları arasındaki farkındalıklarının ortaya koyulması sağlanarak, öğrencilerin öğrenme performanslarına uygun grupların içinde özel eğitim almaları sağlanabilir.
Öğrencilerin okul başarısını artırmak için onlarda sorumluluk duygusunun geliştirilmesi, kendilerine yaşlarına uygun görev ve ödevler verilerek öğrenmeye yönelik motivasyonlarının yükseltilmesi, başarılı olan rol modellerin tanıtılması sağlanabilir. Öğrencilerin bu yolla kendisine güvenmesi ve okul arkadaşları ile yakın ilişki kurabilecek ortamların oluşturulmasına imkân sağlanabilir. Çocukların sosyal ve kültürel ortamlara katılarak sosyalleşmesinin sağlanmasına, okul arkadaşını rakip olarak değil, akran ve arkadaş olarak değerlendirilmesine uygun ortamlar oluşturmak gerekir. Öğrencileri birbirleriyle yarıştırmak, mukayese etmek yerine her birinin yetenek ve kabiliyetlerine, yaş ve gelişim özelliklerine uygun çalışmalar yapmak, onları kapasitelerinin üzerinde bir hedef uğruna yarıştırarak gerçekçi olmayan beklentiye sokmak ve veli olarak kendi ideallerini çocuk üzerinde gerçekleştirmeye kalkıp hayal kırıklıkları yaşamaktan uzak durmakta yarar görülmektedir.