YAZARLAR

İlişkilerdeki Kurbanlar ve Kahramanlar

Neden hep aynı tür ilişkilere çekiliriz?

İnsan dünyaya gözlerini ilk olarak açtığında kendisine bakım veren kişiye bağımlıdır. 0-2 yaş arasında bebekler fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak en hızlı geliştiği dönemdedir. Bu dönemde sosyal gereksinimini karşılayan kişi genellikle anne olmaktadır. Çocuğun kişiliğinin önemli bir kısmı bu bağ ile şekillenir ve hayatının ilerleyen dönemlerinde değişime direnç gösterebilirler. Çocuklar 3 yaş civarında annelerinin bakım verici özelliklerine göre kendilerine bir anne imgesi oluştururlar. Hayatının ilerleyen dönemlerinde anne ile kurulan bağın özelliklerini çağrıştıran ilişki türlerine daha çok çekilmeye başlarlar. Örneğin ailedeki güven ortamına göre çocukların terkedilme korkuları değişiklik gösterir. Bununla baş etmek için boyun eğici tavırlar gösterebilirler ve ilişkilerinde bu yaklaşımı kendisine benimsetecek kişilerle beraberlik olasılığı yüksektir, çünkü ilişkideki referans noktası bakım verenleriyle kurduğu bağda gizlidir. Çocukluktaki yaşanılan temel çelişkiler hayat boyu etkisini sürdürür ve diğer insanlarla kurulan ilişkileri etkiler.

Hayatımızdaki ilişkilerimizi yürütmemize engel olan karakteristik özelliklerimizi anlayabilmek için çocukluğumuzdaki kurduğumuz bağlar çok önemlidir. Dört ana bağlanma tarzı olan kaçıngan, ikircikli, güvenli ve tutarsız bağlanma anne ile çocuk arasındaki oluşan duyguların yansıması şeklinde meydana gelir. Örneğin ailemizde bağlanmayı acı dolu şekilde deneyimlemişsen, yeni bağlar kurmaktan, yani acıdan, çekiniriz. Ne kadar derin bir ilişki kurmaya ihtiyacımız olsa bile kaçınmayı öğreniriz. Aslında burda korktuğumuz şey yeni bir ilişki değil, açılamızın yeniden canlanmasıdır. Ya yenilirsek? Ya kaybedersek? Ya sevilmezsek? İlişkilerde kalamamak ise tüm bu sorulardan kaçış şeklimiz haline gelebilir. Şimdi düşünelim, gerçek sevgi gücünü ispat etmeye veya savaşmaya gerek kalmadan varlığını sürdürebilir mi?

Yalnızlık korkusunu yaşayan herkes bir gün yalnız kalır. Aslında bir yerlerde hep değer görmemekten, sevilmeyeceğinden, reddedileceğinden emindir ve bunun doğrulamasını yapmak için farketmeden elinden geleni yapar. Örneğin kendisini bu korkularından kurtaracağına inandığı kişileri genellikle hayatına alır ve onu kaybetmemek için kendini kaybeder. Suistimal ve ihmal edilmiş çocukluk geçiren bireylerin yaşamları boyunca bu tür ilişkilerin içine çekildiği bilinir. Kendilerini tıpkı geçmişindeki gibi travmatize edecek kişilere yoğun bir kimyasal çekim hissederler ve tekrar ederecek düzeltebileceklerine inanırlar. Sürekli yapılan fedakarlıklarla bağlanmak yerine bağımlılık duygusuna teslim olurlar. Ne zaman bunun farkına bilinçli bir şekilde varılırsa, işte o zaman yenilenmek mümkün olur.

Eğer çocuklukta öğrenilen sevgi dili acı, korku ve değersizlik hissi üzerine inşa edilmişse o dili konuşan kişilere yapışır kalırız. Tanıdık acılar bize yol gösterir ve bilinçsizce bu sarmaldan çıkabilmek için hep aynı ilişkilerin içine çekiliriz. Peki neden? Geçmişimizde yaşadığımız acılar bize güvenli ve bilindik bir alan sunar – nasıl başetmek gerekir biliriz, çünkü bundan daha iyisini haketmediğimize inandırılmışızdır. Bunları bize yaşatan kişilere hep bahaneler bulmaya çalışırız ki yaşadıklarımızın bir anlamı olsun. Bu yüzden „O aslında iyi biri. O beni aslında çok seviyor.“ gibi sözlerimizin arkasına gizlemeye çalışırız öfkemizi. Yeniden bir bilinmeyende yola çıkmaktansa, eskiyi tekrarlayarak öfkemizi de kontrol altına almış oluruz. Tüm bunları yaşarken aslında kaç yaşında hissettiğimize odaklanırsak hangi hallerde bu duygulara teslim oluyoruz anlamaya başlarız. Çocukken yaşadıklarımız bizi şimdiki ilişkilerimizde zora sokuyor olabilir, fakat değişim her zaman mümkün. O zaman çok fazla seçeneğimiz yoktu diye düşünelim ve yetişkin olarak neler yapabileğimizin peşine düşelim. „Kurban“ olarak kalmak mı istiyoruz, yoksa yeniden kendi hayatını eline alan „kahraman“ mi olmak istiyoruz?

ähnliche Artikel

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert