Yapmanız gereken işler sizi beklerken evinizi mi temizliyorsunuz? Kendi kendinize „Şu an bu işi yapmak için hazır hissetmiyorum, yarın yaparım.“ deyip o gün geldiğinde de strese girip tekrar mı erteliyorsunuz? İçinizden gelmiyor diye zamanınızı, asıl yapmanız gerekenler dışında, farklı şeyler yaparak mı harcıyorsunuz? O zaman erteleme rahatsızlığına (Prokrastinasyon) yakalanmış olabilirsiniz.
Peki erteleme davranışından kurtulmak mümkün mü?
Ertelemek bir zaman yönetimi problemi değildir, bir duygu yönetimi problemidir. Başlamadan önce aklınıza gelen çeşitli negatif düşünceler olabilir. Örneğin „Ben sevmem zaten bu konuları, o yüzden erteliyorum.“, „Şimdi bunu yapacağım ama sonra yaptığım şeyler beğenilmezse?“, „Çok sıkılıyorum, yapmak istemiyorum.“ gibi düşünceler modunuzu daha da aşağıya çeker ve bir anda kendinizi „Masam hiç düzenli değil, düzenledikten sonra başlarım.“ derken bulursunuz. „Erteleme davranışı“ bu şekilde hayatınıza daha çok yerleşmeye başlar. Daha sonrasında işler daha çok ertelendikçe bu duygular daha çok güçlenir. Asıl yapmanız gereken işinizi yapmadıkça, suçluluk hissine kapılmak kaçınılmaz hale gelir.
Bu durumdan kurtulmak için en önemli adım „hemen“ başlamak. Gücüm yok, motive değilim veya enerjim yok diyerek yapmanız gerekenleri ertelemek yerine, şimdi hemen başlayabilirim fikrine odaklanmayı denemek bu yoldaki en doğru adımınız olacaktır. Çünkü beklediğinizde o „doğru“ zannedilen „vakit“ hiçbir zaman gelmeyecek. Unutmayınız, motivasyon eylemden sonra gelir. Motivasyonu beklemek de erteleme davranışıdır. Daha çok motive olmayı bekleyerek içinizdeki enerjiyi aktif hale getirmek mümkün değildir. Tüm bu keyifsiz durumun getirdiği stres ve baskıdan kaçmak için beyniniz size „mazeretler“ üretir ve kısa süreli olarak bu durumdan kaçmak hissedilen huzursuzluk halini anlık ortadan kaldırır. Bu size keyif verebilir. Alışkanlık perspektifinden bakıldığında bu durum negatif duygulardan bir kaçış yolu olarak beyninizde otomatikleşir.
Bu nedenden dolayı şimdi eyleme geçmek ve sadece 5 dakika bile olsa yapacağınız ise başlamak en önemli adımdır. Elbette, beynimiz bizi „alışkanlıklarından“ dolayı farklı şeylerle oyalamaya başlayacak, fakat „Hayır, ben burada benim için doğru olan yerdeyim.“ diyerek beyninizin size sunduğu duyguları sakinleştirebilirsiniz.
„Parçala-bol-yönet“ stratejisini uygulayarak daha hızlı bir şekilde harekete geçebilirsiniz. Yapılması gereken işlerinizi basit parçalara ayırın ve en kolay olanıyla başlayın. İşin sırrı „başlayabilmektedir“, çünkü böylelikle ilerlemeye başlarsınız. Mükemmellik arayışında mısınız? Başlamakta zorlanmanızın nedeni mükemmeli istemenizden kaynaklanabilir. Burada hatırlamanız gereken şey şudur: „Mükemmel, iyinin düşmanıdır.“ En iyisini yapmak isterken, hiçbir şey yapmamayı göze alıyor musunuz? Hata yapmaktan kaçarken, oluşabilecek hataların öğreteceklerinden vaz mı geçiyorsunuz? Bir kilometre yolu ancak ilk metresini yürüyerek katedebilirsiniz.
Hala enerjim yok, üşeniyorum demek cazip geliyorsa, bu düşüncenin de bir tercih olduğunu ve bu tercihle beraber başarısız olmayı göze aldığınızı kendinize hatırlatabilirsiniz.
Kaçınmak için sarf edilen enerjiyi, gereken işlerinizi bitirmek için kullandığınızda bambaşka bir dünyaya adım atmanız mümkün. Peki siz hangi yöne gitmek istiyorsunuz? Cesaretinizle hayatınızın gelişmesine uyum sağlayabilirsiniz. Unutmayın, cesaret korkmamak değil, korkularınıza „rağmen“ harekete geçmektir. İşte, gelişim tam da burada başlar.