Zor günlerden geçiyoruz, tüm yeryüzü halkı olarak. Korona hayatımıza gireli, iki ters bir düz giden bir hayatımız ve film senaryolarını aratmayan olaylar gerçeğimiz oldu. Pandemi sebebiyle eve kapanmalar, kısa mesailer, uzaktan eğitim, aşı, test, durmadan değişen kurallar…
Sürekli takmak zorunda olduğumuz maskeler bile „Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi“ dizelerini hatırlattı.
Özgürlüğü kısıtlanan insanlarda, ruhsal bunalımlar arttı, sosyal alanda birbirimizden uzaklaştıkça uzaklaştık. Uzun vadeli planların pek işe yaramadığını, bu zaman dilimini en az zararla, en iyi şekilde geçirmek gerektiğini anladık. Pandemi dönemi maddi zararların yanında ruh ve beden sağlığımızı da çok etkiledi. Velhasılı hep birlikte bu duruma alıştık ve bir süre daha bununla yaşayağımızı biliyoruz.
İnsan, sosyal bir varlıktır, konuşmak, hemcinsleriyle vakit geçirmek, dinlemek, dinlenilmek, pay laşmak, ihtiyacı duyar. Zaten pandemi öncesinde zayıflayan insani ilişkiler kopma noktasında ve bizler kimsenin kimseye fayda vermeyeceği kıyameti, adeta prova ediyoruz. Genç, yaşlı demeden her yaş grubunda görülen ruhsal sorunlar, gerilim, kaygı derken depresif haller başgösterdi. Adeta birbirimize tahammülümüz kalmadı.
İranlı yazar Ali Şeriati „İnsanın Dört Zindanı„ adlı kitabında; Tarihin, toplumun, tabiatın ve insanın kendi belirleyiciliği ve zorlayıcılık konusunu ele alır. Yani, bende var olan ama benim tarafımdan seçilmiş olmayan her durum, her eğilim, belirlenmişlikle yapılan özgürlük savaşı, benim seçici özgür irademi, kendi içinde baskı altında tutan, sınırlayan ve benim yerime seçim yapan dört zindan…
Her alanda olduğu gibi, eğitim sektörü de sekteye uğradı. Başta ilkokullar olmak üzere, orta-lise ve hatta üniversite öğrencileri çok etkilendi. Eğitim alanlar kadar verenler de büyük zorluklarla karşı laştı. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, hiçbir metod, yüzyüze eğitimin yerini tutmadı. Öğrenci ler okulda sadece bilgi almakla kalmıyor, aynı zamanda sosyal birey olma yönünde, karşılıklı olarak birbirlerinden etkileniyor, öğreniyor ve gelişiyorlar. Arkadaşlık ve oyunlar sayesinde aktif – kişisel gelişimlerini tamamlıyorlar.
Her sabah titizlikle yapılan testler, hastalık sebebiyle günlerce okula gelemeyen çocukların tespiti ve eve gönderilen ödevler v.s. derken eğitim ve öğretim zor şartlar altında yürütülüyor. Her konuda olması gerektiği gibi bu konuda da ailelere görevler düşüyor. Özellikle ilkokul ve ortaokulda çocuğu olanlar, çocuğunu evde mutlaka desteklemeli. Kimse „Ben anlamıyorum, çalışıyorum, vaktim yok veya dil bilmiyorum“ mazeretleri arkasına saklanmamalı artık. Onun yerine yeni öğrenim platformlarıyla tanışmalı ve çocuklara öğrenmeyi eğlenceli hale getirmeli. Özellikle yaşlarına ve müfredatlarına uygun, motive edici, eğlenceli ders programlar hazırlanmış bulunmakta. Bunların çoğu internette ve ücretsiz sunulmuş. Ayrıca yarı yıl tatili sürecinde durumu zayıf olanların, bu fırsatı değerlendirip, öğrencileri basit, eğlenceli alıştırma ve tekrarlarla 2. döneme hazırlamalarını tavsiye ederim. Sonuçta çocuğunuzun eğitim hayatı ve geleceği söz konusu. Unutmayın, en iyi yatırım eğitime yapılandır!
Tüm okul personeli elinden gelenin çok daha üstünde bir gayret sarfetmekte. Sizi temin ederim ki, öğretmeninden, hijyen ve temizliğinden sorumlu arkadaşlara kadar herkes azami bir gayretle, eğitimin devamlılığı için çalışıyor.
Yaşadığımız bu durumun eksileri olduğu kadar artıları da mevcut.
İnsan gün gelip, hayatın karmaşasında birgün yalnız kalacağını, her şeyin bir anda altüst olabileceğini ve hiç bir şeyin garantisi olmadığı gerçeğini bir kez daha anladı. Bu yüzden günlük hayatı ne kadar dengede tutabilirsek kârdır niyetiyle her günü dolu dolu geçirmek ve yapılacaklar listesine yeni ve alternatif etkinlikler eklemek durumundayız.
Yaşadığımız ülke bu duruma oldukça elverişli. Alp dağlarının eteklerine kurulu, havası, suyu temiz şahane bir ülkede yaşıyoruz. Böyle bir nimet içinde yaşayıp, değerlendirmeyenlere çok yazık. Gezip görebileceği şahane dağlar, yaylalar, göller mevcut. Hafta sonları ailecek yapılacak geziler, hem bedensel hem ruhsal olarak, genç, yaşlı, çocuk herkese iyi gelecektir. Özellikle çocuklarla evde oynayabileceğiniz kart oyunları, okuma ve sohbet saatleri düzenleyerek hem kendinize hem onlara iyilik yapmış olacaksınız… Mesela hergün en az yarım saat yürüyüş yapın. Elinizde telefon gözünüz ekranda değil de, sessiz, sakin, çevreyi, ağacı, kuşu, börtü böceği izleyerek, nefes aldığınızı hissederek yürüyün. Çünkü yaşamak sakinlik ister! Bu durum nasıl olsa değişecek, bunu kabul edin, dua edin ve gerekeni yapın, gerisini ilahi akışa bırakın…
Hiç şüphesiz bu ve benzeri etkinlikler hem aile huzurunuza iyi gelecek, aile bağlarını güçlendirecek ve güzel anılar biriktireceksiniz.
Resim yapmak, birlikte bir enstrüman çalmayı denemek, evi yeniden dizayn etmek, birlikte yemek pişirmek, akşamları saatlerce süren dizi-haber programlarına kilitlenmek yerine, sohbet etmek, düzenli egzersizler yapmak, inanın tüm aile bireylerine iyi gelecektir.
Akşam, yemekte yapılan bir saatlik sohbet bile evin havasını değiştirir. Evdeki malzemelerle birlikte hazırlanan enfes yemeklerin, hazırlarken yapılan sohbetlerin yemeğe ve hayata ne kadar lezzet kattığına şahit olacaklardır. Konuşmak ta bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacı aile içinde karşılayan gençler-çocuklar bu sayede, sanal alemdeki insan avcılarına yem olmayacaktır. Bakın bir taşla iki kuş hesabı, birçok ihtiyaç aynı anda karşılanmakta.
Ayrıca pandeminin bizi kanaatkâr olma ve sınırları aşmama noktasında olumlu etkilediğini düşünüyorum. Hayata çok farklı bir açıdan bakmayı, elimizdekilerin farkına varmayı öğretti. Akıllı davranıp bu süreçte alışveriş merkezlerine ihtiyaç olmaksızın gitmeyenler, aslında gardroplarında yığınca kıyafet olduğunu ve hala işe yaradığını gördü.
Mesafeler yakın olsa da, insanların pandemi sebebiyle birbirlerine sarılmadan, görmeden, uzak durmaları, insani ilişkilerin zayıfladığı anlamına gelse de, bir kızılderelinin dediği gibi: “İçimizde biri siyah, diğeri beyaz iki köpek dalaşır, hangisini beslersek o galip gelir!“
Belki de pandemi sonrası içimizden, hayatın beyazını siyahına tercih edebilen, sağduyu sahibi, gereksiz yüklerden arınmış, hayatın kıymetini bilen, şükreden ve akleden yeni insan türü doğacak.